SIRLANMAK





SIRLANMAK


Gerçekten de insan ziyan içerisinde.

Değil midir ki insan gerçeklerin üstünü örten… Hayatın yanılsamasını, hayatın ardına atan. Gerçekler bir bir suratına çarpıldığında, hakikatler döküldüğünde bir bir zihne, kalbe; işte o vakit görebiliyorsa görebiliyor insan. Yanılsamalarda oyalanırken hangi dürbün işe yarar o vakit?

Sadece gördüğünü sanır. Bakmak ayrı şey görmek ayrı şey derler. Gördüğünü sanmak apayrı şey.

Hakikat perdesinin ötesinde oyalanırken bir köşede, süslü şeyleri görür insan. Gördüğünü hakikat sanır. Sadece sanır.

Ne yazık! Kendi doğrusu vardır, benlik vücuduna sığdırdığı. ‘’Benim doğrum’’ der sıyrılır aradan, sıyrıldım sanır. Yine ‘’sanır’’.
Hatalar birbiri ardına sığınır durur. Domino taşı gibi yıkılır bildiğin tüm doğrular ya da sandığın. Nasıl dizilir tekrar sıra sıra?

Geçenlerde duydum, eskiler ölen birisine ‘'sırladık’’ dermiş. Ölüm bile bir sır bu naifliğe gizlenen.

Sen de bir gün sırlanacaksın ey insan! Neyin var neyin yoksa.
Üzerinde gezdiğinin, altında bir yere sırlanacaksın. Ve çok sıradan gelecek bu olay çevrendekilere.

Bu ‘’sıradanlıkta’’ ne için yaşadığını gör insan.!
Hakikat perdesinin önünde eline oyuncak verilmiş çocuk gibi oyalanma!
Koş perdeye. Takıl, koş, kalk, koş vazgeçme hakikatten. Çıkar at, gözlüklerini. Bir kere gördün gördün, göremedin…

Sırlanmadan bir gün, hakikatin yolcusu olmak duasıyla.

Sibel HASKÖY
Aralık-2019

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar